> dan sonra doldur beni

13 Ağustos 2010 Cuma

Helenlerin Sehri-1

Senelerdir Yunanistan ama en cok da adalarini gormek istiyordum kismet bu seneymis. Bir tasla cok kus vurmak bu olsa gerek cunku bir cok adayi gorebilecegimiz hem de vizesiz turlar bu sene cok revacta. Biz de Jolly turdan vizesiz yunan adalari turumuzu alip Ankara Gemisi ile Cesme'den hareket ettik.
Sirasiyla Atina, Mykonos, Santorini, Girit, Rodos ve İstankoy (Kos) adalarina gittik.

Kisaca cok keyifli gecen tatilimizden bahsedeyim size. Aksamlari gemimiz hareket halinde oldugu icin sabahlari erkenden limana variyorduk. Kahvaltidan sonra adalara tur ya da bireysel olarak gezimize basliyorduk.Donus saatimiz limanlarin izin verdigi sureler degismekle beraber en erken 21.00 gibi bir kac ada da sabah 04.00 gibi ayrildik. En basta soyleyeyim Mykonos haric butun adalar ve Atina icin tur vardi. Ama biz turlari pahali buldugumuz icin (60-70 euro olarak degisiyordu butun turlar) kendimiz gezmek istedik.
En guzeli kendiniz gezmeniz ben suru mantıgından cok hoslanmadigim icin yalnız gezmeyi tercih ettik. Ayrıca İstanbul'da dersimi calismis adalarla ilgi bilgileri onceden topladıgım icin hic zor olmadi bizim icin. Zaten 2. gun bizimle dolasmak isteyecek arkadaslarimizi hemen bulduk, sonraki turlar da arac kiralayip birlikte gezmelere devam ettik. Kaba taslak gemi turunun icerigini anlattigima gore turumuza gecebiliriz..

ATİNA
Gemimiz sabah 9 gibi ilk duragimiz olan Atina Pire limanina yanaştı. Kamaradan ilk baktıgım da dısarısı bana Kadıkoy vapurundan Karakoy'e bakiyormusum izlenimi uyandirdi. Atina'nın adini koruyucu savas tanrısı Athena'dan aldıgını soyleyip gezimize baslayalım.
Burada gidilecek ilk yer Unesco’nun Dunya Miraslarini Koruma kapsamina giren Akropolis! (Bugunki tur 60 euro ama bize sadece 12 euro ya mal oldu.) Pire’den metro ile Akropolis’e ulastik. Biletlerimizi alip gezimize basladik, 7 bilet bir arada her girdiginiz yerde bir bileti kesip aliyorlardi ama sıcak v e tepeye tırmanmak b(eni)izi cok yordugu icin sadece 3 tanesini kullanabildik. Zaten Efes'i 2-3 kez gezmis biri olarak cok da fazla keyif  vermedi. Bir kere brosur adina bisey yok Efes ile kiyaslayacak olursam belli ucret karsılıgı telefon alıp tarihi eserlerın onunde numara tuslayıp (bir cok dil secenegi de mevcut) mitolojik tarihini de ogrenebiliyorduk. Neyse susayip icecek biseyler aramaya basladik ama SU satmayan bir bufe bulduk sadece frozen tarzi icecek satılıyormus tanesine 7 euro odeyip serinledikten sonra muzeye dogru yola ciktik. Muzede ki tuvaleti soylemeden gecemeycegim klozet ve musluga elinizi surmuyorsunuz yerde ki butona basıyorsunuz! Benim gibi hijyen manyagi biri icin sahaneydi dogrusu.. Akropolis gezimizi erken bitirip (1 gunde degil 2 gunde gezilebilecek bir yer bence) Plaka'nın sokaklarını dolasmaya ciktik. Dogrusu Plaka benim gozumde Nisantasi gibi bir yer olarak canlanmısti, ama yakınından bile gecemedi. Arka sokakları cok varos bizim karakoyun sokaklarına benzettim. Heykel ve magnetlerimizi aldıktan sonra acıkıp Akropolis manzarasin da yemek yemek icin kafelerden birine oturduk. sıcak v e yurumek bizi cok yordugu icin 20.00 gibi gemimize dogru geldigimiz gibi donduk. Atina baskent olsa da cok gelismis bir sehir olmadigi izlenimi yarattı ben de. Sadece Syntagma meydanında ki asker degisimi seromonisini goremedigim icin biraz uzuldum..

MYKONOS
2. Gun gece hayati ve marjinal (escinsel) plajlariyla unlu Mykonos’tayiz. Kucuk bir yer oldugu icin araba kiralamak istemedik limandan merkeze kalkan otobus ile mykonosa dogru yola ciktik.10 dakika sonra merkezdeydik. Mykonos tam anlamiyla seyirlik bir ada labirent seklinde ki sokaklarin da (korsan saldirilarindan v e ruzgardan korunmak icin yapmislar) kaybolarak yaklasik 2-3 saat cok guzel fotograflar cekerek pembeler maviler beyazlar arasinda tertemiz sokaklarinda gezdik.
Yolumuzu bulup sahile indigimiz de kaybolmak ne keyifli diyorsunuz :)

Adannin simgesi olan iki sey var biri yel degirmenleri digeri de Flamingo Petros. Kısaca Petrosun hikayesini anlatayım size; bir kıs gunu yaralı olarak sahil de buluyorlar hemen tedavisini yapip adanın sokaklarına salıyorlar ve onun gelisiyle ada turizmine de canlanma oldugunu farkedip daha bir bagırlarına basıyolar. Mutlu mesut yasarken araba carpması sonucu petros oluyor, cok uzulup 3 tane daha daha flamingo alıp isimlerini Petros koyup sokaklara salıyorlar. Siz yemek yerken yanınıza gelip koca agzını acip balık istiyorsa geri cevirmeyin derim :) dolasirken biz bir tanesine rastladık cok sevimli bulup dokunmaya kalktıgımızda kocaman agzı bizi geri puskurttu. Yoruldugumuz yerde şık bir kafede meshur icecekleri buzlu nescafe yani frappeyi denedik, biraz fazla sert geldi. Kucuk Venedik diye cok guzel manzarası olan (mykonos fotolarında hep vardır) denız kıyısın da bir bolgeleri var orada deniz yanıbasımız da yemegimiz yiyip hala kullanılan yel degirmenlerin de fotograf cekip turumuza devam ettik. 
Alisveris yapamadik cunku cok pahali bir ada butik magazalarla dolu bir yer, minik bir sac tokasi begendim fiyati 25 euro olunca vazgectim :) hicbir sey almadan devam ettik.
Sonra ki duragimiz meshur plajlarindan biri paradise beach, otobus ile 10-15 dakikalık bir yol. Hemen yanın da daha meshuru escinsellerin tercih ettigi super paradise plajı var. Rivayete gore cıplakların oldugu ve hatta sadece cıplak girilebildigi soyleneniyor. Biz riske etmeyip :)paradise girdik burası bizim ceşme bodrum plajları mıza benziyor. Farklı olarak Apollon gibi vucutlu genc ve yakisikli erkekleri cok olan :) denizi guzel olmayan bol eglenceli bir plaj. Deniz yosunlu kayalık ve pisti hatta suyun ıcın bacagımın arkasına bisey oldu avuç ıcı gibi kızarık canım yanarak aksamı ettim. 
Aksam ki eglence duragimiz meshur Skandinavian bar. İceri giris icin gorevli, iceceklerimizin parasını hemen odeyip sonra girebilecegimizi soyledi, biz icerisini gormeden girmek istemedik. Sonrasin da  biz kabul etmeyip vazgecince ucretsiz iceri aldilar. Guzel muzikler calan cok buyuk olmayan ilerleyen saatler de bunaltıcı bir hal alan sıradan bir bardı. İnanilmaz derece de ustelik rahatsiz eden cok fazla Turk vardi iceride sonradan ogrendik ki bizim geminin tayfalariymis bir cogu! 2-3 saat iceri de kaldiktan sonra sikilip aksam ki Mykonos’u gormek icin dolasmaya ciktik ayaklarimiz cok agriyinca ayakkabilarimizi cikarip 2 saate yakin ciplak ayak gezdik sokaklarinin temizligine bir kere daha sahit olduk! Waaffle kokusu ve nutella bizi cezbedince yemeye karar verdik ama bizimkinden farklı olarak krep hamuruna yapıyorlar. İcine aynı anda cılek muz soleyınce  yenılmeyecek kadar buyuk oldu lezzeti fena degildi. Saat 04:00 gibi gemimize vardik, 05:00 de Santoriniye dogru hareket ettik.

SANTORINI
3. Gun Yunan adalari denince herkesin aklina mavi kubbeli beyaz evler getiren o adadayiz yani Santorini. Sönmüş bir volkan krateri olan Santorini güzelliğiyle insani hayal alemine taşir. M.Ö.1560 yilinda büyük bir yanardağ patlamasi ile adanin üçte ikisi sulara gömülmüş ve ada hilal biçiminde kalmiştir. Dagin tepesin de bir kent oldugu icin sadece katir ve teleferik ile Fira yani bas sehre cikiyorsunuz, yok ben bacaklarima guveniyorum 600 merdiveni cikarim diyorsaniz kolay gelsin :) Hizli ve guvenli oldugu icin biz teleferigi tercih ettik. Atv kiralayacagimiz icin limanda sadece tek olan “Tony” diye bir yerden kiraladik yukari cikinca fikir degistirip jeep’e karar verdik. Yukarida cok fazla araba kiralama yeri oldugunu gorunce Tony’nin fahis fiyat verdigini fark ettik ama gec olmustu.


Firayi gezip ilk defa gordugumuz bir super markete ugrayip alisveris yaptiktan sonra elimizdeki haritadan yola cikarak gitmemizi soyledikleri 2 kilise disinda hic bisey olmayan bir kaleye ciktik. Sonrasin da kaybolup yaklasik 2 saat kaybettik gidilmese de olabilecek bir yermis!

Volkanik degisimler sonucu oluşan siyah ve kirmizi plajlarina dogru yola ciktik. Kaleden cikisimiza yardim eden orada yasayan bir Arnavut bizi bolgenin en guzeli oldugunu soyledigi ismini hatirlamadigim siyah kumlu bir plajina goturdu. 2 Saat denizde kaldik.

Gunesin batisini izleyip “George Meis’in fotograflariyla meshur yaptigi yeri gormek icin Oia (oya okunusu) koyune dogru yola ciktik. En guzel gunesin buradan battigi dunyadanin bir cok yerinden herkesin bunu gormek icin geldigini soylerler. Bolca fotograf cekip gunesin batisini goremeden (limandan ayrilis satimiz 21:00 oldugu icin 20:00 gibi ayrildik) Fira’ya donup teleferikle limana inip bizi bekleyen gemiye binip Girit’e dogru yola ciktik.



12 Ağustos 2010 Perşembe

Yeni dogdum ben :)

Selamlar, Uzun zamandır bir blog'um olsun ıstıyordum ama zamanım yok, ne yazacagım,sıkılırım dıye hep erteledim.
Ne zaman ki bir arkadasımın yazılarını okuyunca (ceylaninprizmasi) dene bakalım madem cok istiyorsun deyip koyuldum ise..
Blogumda neler olacak tabi ki benim dunyam :) gittigim gordugum yerler, arayip bulduklarım kesfettiklerim,
sevdiklerim sevmediklerim elimden geldigince burada sizlerle paylasacagım..
Bakalım yerimiz ne olacak bitmek bilmeyen bilgi dunyasin da..