Sirasiyla Atina, Mykonos, Santorini, Girit, Rodos ve İstankoy (Kos) adalarina gittik.
Gemimiz sabah 9 gibi ilk duragimiz olan Atina Pire limanina yanaştı. Kamaradan ilk baktıgım da dısarısı bana Kadıkoy vapurundan Karakoy'e bakiyormusum izlenimi uyandirdi. Atina'nın adini koruyucu savas tanrısı Athena'dan aldıgını soyleyip gezimize baslayalım.
Burada gidilecek ilk yer Unesco’nun Dunya Miraslarini Koruma kapsamina giren Akropolis! (Bugunki tur 60 euro ama bize sadece 12 euro ya mal oldu.) Pire’den metro ile Akropolis’e ulastik. Biletlerimizi alip gezimize basladik, 7 bilet bir arada her girdiginiz yerde bir bileti kesip aliyorlardi ama sıcak v e tepeye tırmanmak b(eni)izi cok yordugu icin sadece 3 tanesini kullanabildik. Zaten Efes'i 2-3 kez gezmis biri olarak cok da fazla keyif vermedi. Bir kere brosur adina bisey yok Efes ile kiyaslayacak olursam belli ucret karsılıgı telefon alıp tarihi eserlerın onunde numara tuslayıp (bir cok dil secenegi de mevcut) mitolojik tarihini de ogrenebiliyorduk. Neyse susayip icecek biseyler aramaya basladik ama SU satmayan bir bufe bulduk sadece frozen tarzi icecek satılıyormus tanesine 7 euro odeyip serinledikten sonra muzeye dogru yola ciktik. Muzede ki tuvaleti soylemeden gecemeycegim klozet ve musluga elinizi surmuyorsunuz yerde ki butona basıyorsunuz! Benim gibi hijyen manyagi biri icin sahaneydi dogrusu.. Akropolis gezimizi erken bitirip (1 gunde degil 2 gunde gezilebilecek bir yer bence) Plaka'nın sokaklarını dolasmaya ciktik. Dogrusu Plaka benim gozumde Nisantasi gibi bir yer olarak canlanmısti, ama yakınından bile gecemedi. Arka sokakları cok varos bizim karakoyun sokaklarına benzettim. Heykel ve magnetlerimizi aldıktan sonra acıkıp Akropolis manzarasin da yemek yemek icin kafelerden birine oturduk. sıcak v e yurumek bizi cok yordugu icin 20.00 gibi gemimize dogru geldigimiz gibi donduk. Atina baskent olsa da cok gelismis bir sehir olmadigi izlenimi yarattı ben de. Sadece Syntagma meydanında ki asker degisimi seromonisini goremedigim icin biraz uzuldum..
MYKONOS
2. Gun gece hayati ve marjinal (escinsel) plajlariyla unlu Mykonos’tayiz. Kucuk bir yer oldugu icin araba kiralamak istemedik limandan merkeze kalkan otobus ile mykonosa dogru yola ciktik.10 dakika sonra merkezdeydik. Mykonos tam anlamiyla seyirlik bir ada labirent seklinde ki sokaklarin da (korsan saldirilarindan v e ruzgardan korunmak icin yapmislar) kaybolarak yaklasik 2-3 saat cok guzel fotograflar cekerek pembeler maviler beyazlar arasinda tertemiz sokaklarinda gezdik.
2. Gun gece hayati ve marjinal (escinsel) plajlariyla unlu Mykonos’tayiz. Kucuk bir yer oldugu icin araba kiralamak istemedik limandan merkeze kalkan otobus ile mykonosa dogru yola ciktik.10 dakika sonra merkezdeydik. Mykonos tam anlamiyla seyirlik bir ada labirent seklinde ki sokaklarin da (korsan saldirilarindan v e ruzgardan korunmak icin yapmislar) kaybolarak yaklasik 2-3 saat cok guzel fotograflar cekerek pembeler maviler beyazlar arasinda tertemiz sokaklarinda gezdik.
Yolumuzu bulup sahile indigimiz de kaybolmak ne keyifli diyorsunuz :)
Alisveris yapamadik cunku cok pahali bir ada butik magazalarla dolu bir yer, minik bir sac tokasi begendim fiyati 25 euro olunca vazgectim :) hicbir sey almadan devam ettik.
Sonra ki duragimiz meshur plajlarindan biri paradise beach, otobus ile 10-15 dakikalık bir yol. Hemen yanın da daha meshuru escinsellerin tercih ettigi super paradise plajı var. Rivayete gore cıplakların oldugu ve hatta sadece cıplak girilebildigi soyleneniyor. Biz riske etmeyip :)paradise girdik burası bizim ceşme bodrum plajları mıza benziyor. Farklı olarak Apollon gibi vucutlu genc ve yakisikli erkekleri cok olan :) denizi guzel olmayan bol eglenceli bir plaj. Deniz yosunlu kayalık ve pisti hatta suyun ıcın bacagımın arkasına bisey oldu avuç ıcı gibi kızarık canım yanarak aksamı ettim.
3. Gun Yunan adalari denince herkesin aklina mavi kubbeli beyaz evler getiren o adadayiz yani Santorini. Sönmüş bir volkan krateri olan Santorini güzelliğiyle insani hayal alemine taşir. M.Ö.1560 yilinda büyük bir yanardağ patlamasi ile adanin üçte ikisi sulara gömülmüş ve ada hilal biçiminde kalmiştir. Dagin tepesin de bir kent oldugu icin sadece katir ve teleferik ile Fira yani bas sehre cikiyorsunuz, yok ben bacaklarima guveniyorum 600 merdiveni cikarim diyorsaniz kolay gelsin :) Hizli ve guvenli oldugu icin biz teleferigi tercih ettik. Atv kiralayacagimiz icin limanda sadece tek olan “Tony” diye bir yerden kiraladik yukari cikinca fikir degistirip jeep’e karar verdik. Yukarida cok fazla araba kiralama yeri oldugunu gorunce Tony’nin fahis fiyat verdigini fark ettik ama gec olmustu.
Firayi gezip ilk defa gordugumuz bir super markete ugrayip alisveris yaptiktan sonra elimizdeki haritadan yola cikarak gitmemizi soyledikleri 2 kilise disinda hic bisey olmayan bir kaleye ciktik. Sonrasin da kaybolup yaklasik 2 saat kaybettik gidilmese de olabilecek bir yermis!
Volkanik degisimler sonucu oluşan siyah ve kirmizi plajlarina dogru yola ciktik. Kaleden cikisimiza yardim eden orada yasayan bir Arnavut bizi bolgenin en guzeli oldugunu soyledigi ismini hatirlamadigim siyah kumlu bir plajina goturdu. 2 Saat denizde kaldik.
Gunesin batisini izleyip “George Meis’in fotograflariyla meshur yaptigi yeri gormek icin Oia (oya okunusu) koyune dogru yola ciktik. En guzel gunesin buradan battigi dunyadanin bir cok yerinden herkesin bunu gormek icin geldigini soylerler. Bolca fotograf cekip gunesin batisini goremeden (limandan ayrilis satimiz 21:00 oldugu icin 20:00 gibi ayrildik) Fira’ya donup teleferikle limana inip bizi bekleyen gemiye binip Girit’e dogru yola ciktik.