> dan sonra doldur beni

16 Eylül 2013 Pazartesi

Bozcaada

Her sene gitsem bıkmayacagim yerlerin basında geliyor Bozcaada. İlk tanısmamiz 2005 senesiydi, sonra 2009 da oldu ikinci ziyaretim ve nihayet bu sene üçüncüsünü gerçekleştirdim.. Sanırım bu sıralamaya gore 2017'de gideceğim tekrar :)

Hemen yazımıza hızlı bir giriş yapıp, Bozcaada'ya gidiş ile başlayalım.. İstanbul-Bozcaada, Tekirdağ  üzerinden yaklaşık 7 saat sürüyor. Öncelikle Çanakkale-Eceabat kullanarak 25 dakikada Çanakkale Boğazını geçiyoruz, sonrasında Geyikli feribot iskelesine 50dk. ulaşıp feribot sırasına giriyoruz ve 40 dk sonra Bozcaada'ya ulaşıyoruz.


Küçük, şirin ve oldukca kalabalık bir ada karsiliyor sizi.. Oldukca fazla İstanbul'lu misafir agırlıyor.. Araba ile gittiysseniz cok fazla park sorunu yasıyorsunuz, asla cadde uzerinde aracınızı bırakamıyorsunuz trafık polisi hemen yanıbasında bitiyor.. Aksam saatlerinde 7 den sonrasına kaldıysanız uzun bir süre daracık sokaklarında park yeri arayacaksınız demektir.

Akşamları daracık sokaklarda kaybolmak, her sokakta başka müzikler, başka ışıklar ve mutlu insanlar görmek çok keyifli..








Bozcaada'ya gitmişken, guzel gunbatımını ve rüzgar güllerini görmeden dönmeyin, meshur Bozcaada saraplarından bir tane alın ve kadehlerinizle beraber yerinizi alın kısacık bu anın keyfini cikarın. (Santorini'de gün batımını izlemis biri olarak soyleyebilirim ki Bozcaada'nın yerini asla tutmayacaktır)




Gece kulüpleri çılgın eglenceleri olmayan, akşamları insanların TSM esliginde rakı, balık ve mezelerle sohbetler ettiği deniz kenarında ve sokak aralarında kucuk sevimli restaurantları olan mekanlardan bolca var burada.
Biz masaların arasında dolasırken güzel müziklerin ve sevimli masaların büyüsüyle Bade-i Aşk adli bi yere oturduk.. Güleryüzlü çalışanlarına karşılık yavaş servisiyle biraz bekletiyor sizi, ama sıkıntı yok hayat yavaş akıyor burada, sakin olmalı ve aldıgınız her nefesin tadına varmalısınız  ;)




Balık restaurantlarının pahalı olmasına inat, merkez de açılan "yağ kullanmadan" güveçte hazıtlanan inanılmaz lezzetli ve cok uygun fiyatlı yemekleri ve mümkünse çorbalarını denemeden Güveç'te yemek yemeden dönmeyin.


Son olarak plajlarından bahsedip yazıyı tamamlayalım.. Hayatınızda girebileceğiniz nadir tertemiz denizine sahip, 8 sene arayla gittiğim halde değişen hiç bişey olmamış denizin temizliği ve "soğukluğu" hala aynı şekilde sizi karşılıyor. Genelde rüzgarlı bir denize sahip ama bazı plajları koyda olduğu icin birazcık daha sakin ve sıcak diyebiliriz. En bilinen plajları "Habbele ve Akvaryum" buralarda tesis olduğundan rahat ediyorsunuz. Yemek yiyeceğiniz, içecek alacağınız şemsiye ve şezlong kiralayabileceğiniz yani rahat edeceğiniz plajları mevcut.


Fotoğrafta gözüken minik balıklar "Ayazma Plajında" çekildi :)




Ben şemsiyemi alırım, kumlarda yatarım yiyeceğim ve içeceğimide yanıma alırım diyorsanız çok daha güzel ama biraz konforsuz olan "Akvaryum" koyuna gitmeden dönmeyin.



*4 Günlük gezi programi yeterli olacaktır haftasonu ile birleştirin sonrasina Asos veya Ayvalık ekleyin (biz Ayvalığa gectik sonra ki yazımda ona da değineceğim), ama mutlaka gidin sürekli gitmek isteyeceğiniz yerlerin arasına eklenecegini garanti ediyorum..

*Şarap seviyorsanız, üretim yerlerini gezip almadan dönmeyin..

Sevdiklerinizle güzel anların tadına varacağınız mutlu tatilleriniz olsun :)

Sevgilerimle,





13 Ağustos 2012 Pazartesi

The Great Masters

Rönesans döneminin bilim, sanat ve savaşta (!)  nasıl izler bıraktığını anlatan sergi Türk sanat severler ile buluşuyor.

16. yy. İtalya'sının 3 büyük ustası, Leonardo,Michelangelo ve Raphael'in eserleri Tophane-i Amire'de sergileniyor.


Çocukluğumuzun çizgi filmi "ninja kaplumbağalarının" isimlerinden oluşan Rönesans döneminin 4 Büyük üstadından Donetello'nun neden dışarıda bırakıldığını merak ettim doğrusu!


Sanat ile biraz ilgileniyorsanız gezerken "aa ben bunu biliyordum demek ayrıntısı böyleymiş" deyip daha bir keyifle geziyorsunuz.


Özellikle Haliç Köprüsü için Leonardo'nun yapımını üstlenmek istediğini anlattığı mektubu okurken keşke ciddiye alsalarmış diye iç geçirdim.(Maketi yukarıdadır)


Davut HeykeliMichelangelo'nun 26 yaşındayken rüştünü ispatladığı ilk ve en önemli eseri(Pieta ile beraber), çocuk kral David heykelidir. Çıplaklık ile ilgili sorununuz yoksa :) heykeli incelediğinizde ellerinin gerekenden büyük olduğunu göreceksiniz. Bunun sebebi heykele aşağıdan bakılacağını bildiği için yine dahiliğini gösterip deformasyonla bunu çözümlemiştir.

Heykel'in çiplak olma sebebine gelince; "kendinden büyük dev Goliath ile savaşmaya gidince çıplak bi şekilde giderek silahsızım imajı uyandırarak omzundaki çok ozel sapanı gizlemiş ve devi öldürmüştür.

Sistine Şapeli; 1505 yılında II.Papa Julius tarafından Michelangelo'ya yapılması için verilmiş, kendisinin Davut heykelinden sonra tanınmasına katkıda bulunan en önemli eseridir. Yapımı 520 metre karede 4 yıl sürmüştür. Ortasında her biri Adem, Havva ve Nuh Tufanıyla ilgili 9 pano bulunan freskin yan unsurları mitolojik resimlerle süslenmiştir. 

Adem'in Yaratılışı adli sahne batı resim sanatının en canlı tasvirlerinden biri olarak kabul edilir.


Son Akşam Yemeği; Rönesans dönemi ressamlarının çokça işlediği bir konu olmuştur. Ama en önemlisi Leonardo Da Vinci'ye ait olan resimdir. Bu resimde İsa 12 havarisi ile yemek yerken içlerinden birisinin kendisine ihanet edeceğini söylediği anda kişilerin yüzündeki dramatik ifadeyi çok iyi yansıtmıştır.

Atina Okulu; Raphael bu eserinde antik çağın filozof ve ressamlarını resmetmiştir.

Sergiden kısa kısa notlar;



&. Leonardo Da Vinci'nin anatomi eskizlerinin 
olduğu bölümde, eskizleri seslendiren adamın buğulu sesi ve anlattıkları gözümün önünde canlanınca ufak çaplı bir vahşet geliyor gözünüzün önüne..

&. Da Vinci'nin tablo olarak "Son Yemek" adlı eseri yer alıyor sadece..

&. Vitruvius insanının altın oranına ne kadar uyduğumuzu görmemiz için eğlenceli bir bölüm vardı sıra olduğu halde foto çektirmeden geçmedim (:

&. Henüz Vatikan'a gitmek kısmet olmadığından Michelangelo'nun Sistine Şapeli'nin benzerini görmek bile çok heyecan vericiydi.


&. Sevgili Raphael genç yaşta öldüğünden sanırım diğer dahilerin yanında bir kenara itilmiş.


&. Sergi,Türkiyenin ilk interaktif resim sergisiydi. Kulağınızda kulaklık önünüzdeki dokunmatik ekrandan eserler ile ilgili bilgi alarak gezmek çok eğlenceliydi. 2,5-3 saat de Rönesans donemi ile ilgili bilgi dağarcığınıza çok şey katmış olarak çıkıyorsunuz sergiden.


&.Aynanın henüz keşfedilmediği dönemde dahimiz Leonardo'nun buluşu aynalı odaya girip kendinizi hiç görmediğiniz açılardan görerek bu anı ölümsüzleştirmeyi unutmayın!





 San Piedro Katedrali




&.Sanatçı yönleriyle tanıdığımız dahilerimiz boş durmamış fırça tutan eller ile resim de yapmış silahta!







Bu olağanüstü güzel serginin Dünyada ilk kez Türkiye'de sergilendiğini hatırlatıp 27 Ağustos tarihine kadar uzatıldığını söyleyeyim. Kaçırmamanızı tavsiye ederim.
Keyifli gezmeler (:

Sevgilerimle,



 















8 Haziran 2012 Cuma

Madonna İstanbul'u Salladı

Aylar öncesinden alındı biletler, 7 Haziran'ı iple çektim desem yalan olmaz. En son 19 sene önce geldiğini düşünecek olursak kaçıramazdım doğrusu!

Alkolsüz Madonna Konseri
Konser alanında alkol yoktu ama metro çıkışlarında abiler 10 tl den sattı biraları. Ama stada elinde bira ile girilmedi. Ama alanda alkolsüz bira ve kola satışı vardı.
21.30 diye duyurulan konser 50 dk gecikmeyle başladı. Sebebi  malum son dakikayı sevdiğimizden 21.20 de  hala kuyruktaydık! Seyirci yuhalamadı alkış ve çığlıklarla sahneye davet etti.


Madonna sahneye dev kilisenin içinden kilise müzikleri eşliğinde çıktı. Her zaman ki gibi provokatifti kilisenin üzerinde ki haç işaretinde MDNA harfleri kazılıydı.

Oğluyla Dans Etti
"Bang bang" şarkışında bize  Hollywood tadında görsel şov sundu, kaç kişi öldürdü biz sayamadık ama dövüş sahneleri mükemmeldi.

Oğlu Rocco'yu sahneye çıkardı birlikte dans ettiler. Daha sonra kapanış şarkısı "Celebration" da dansçılar ile birlikte Rocco tekrar dans etti.

Madonna sahne şovunu ve insanları coşturmayı gerçekten iyi biliyor. Her şarkı için ayrı bir sahne kuruldu neredeyse her şarkının mizanseni sahnede canlandırıldı.

Eski şarkılarına pek yer vermedi daha çok yeni kaset tanıtımı gibi olmuştu. Misal ben "La Isla Bonita" çıksın diye bekledim :)

Konserin coşma anı ilk 80'ler şarkısı olan "Papa Don't Preach"ti. Galiba dün gece sıkı bir 80'lerde genç olan kitlesi mevcuttu. Ancak konserin patlama anı "Like A Prayer"di. Herkese ayağa kalkıp şarkıya eşlik edip
dans etmeye başladı.

Madonna In Seyirci Out
Sahne de yapmadığı şey kalmadı kadının gayet formda ve atletikti. Dans etmek dışında yerlerde süründü, ipte yürüdü ve hareketli platformlara tırmanıp şarkı söyledi!

Onun şovları karşısında belki şaşkınlıktan belki heyecandan pek tutuk kaldık. En azından "Express Yourself"de Madonna soyunurken atılan çığlıklar azdı.

Ses sistemi pek iyi değildi stat içi nasıldı bilemem ama tribünlerdeki ses yansıması güzel değildi.

Dansçıları insan değil başka bir şeydi hepsi muhteşemdi.

Dün akşam gerçekleşen konser değil sahnede canlı bir film izlemiş olduk. Ve İstanbul bugüne kadar gerçekleşen en iyi şovlardan birini izledi o gece oradaki herkes çok şanslıydı.

Ve kapanış şarkısını "Celebration" ile ışıklar eşliğinde, rengarenk DJ kıyafetleri giymiş olarak yaptılar.

Tabi ki Madonna Bis yapmadı kimsede bundan şikayetçi olmadı.

İki şarkısını ezbere bilmeyip konserine gidiyorsunuz diyenlere dün sahne de izlenenler koy cd'yi dinle tadında bir şey değil görsel şölendi deyip selamlarımı gönderiyorum :)

Ve 53 yaşında hala taş gibi olan Modanna bizi de gömer diyerek geceyi sonlandırdık..



*** Fotolar dün akşam ki konserdendir ;)





















25 Nisan 2012 Çarşamba

Lale Devri

İstanbul'a 7.Lale Festivali etkinliği için 12 milyon lale dikilmiş. Ama lalelerin en fazla dikildiği yer İstanbul'un en güzel semtlerinden birisi olan Emirgan'daki Emirgan Korusu. Her sene niyet edip gidemediğim için bu sefer kaçırmamak için müsait olduğum an soluğu Emirgan'da aldım.

Ama gittiğimiz tarih Lale zamanının bitişine denk geldiği için kırılmış, solmuş biraz hırpalanmış laleler karşıladı bizi. Aslında İstanbul'un geçen hafta ki kötü havasından dolayı beklediğimden daha iyilerdi.
Vaktiniz varsa hafta içi gidin ben 23 Nisan tatilini fırsat bilip gittim ama inanılmaz kalabalıktı. Gitmişken Beyaz, Sarı ve Pembe Köşkte dinlenebilirsiniz. Temiz havada gezdiğiniz için acıkmış olacaksınız, yemek yemek isterseniz "Hünkar Beğendi'yi öneririm..

Hatta biraz vakitlice evden çıkıp hemen yanında ki Sabancı Müzesine gitmenizi "Karanlıkla Işığın Buluştuğu Yerde... Rembrandt ve Çağdaşları Hollanda Sanatının Altın Çağı" aslı sergiyi gezmenizi öneririm. 
İnanılmaz bir trafik vardı biz çok geç kaldığımızdan yetişemedik maalesef.
Sergi öncesi Sütiş'te tatlı veya yemek yiyip fişiyle giderseniz sergiye 8 Tl.'ye  gezebilirsiniz ;) Tatlı yorgunlukla günümü bitirirken çiçek satışını boş geçmeyip menekşe, yıldız çiçeği ve kaktüs aldım..

Kısa kısa notlar

&. Araba ile gitmemenizi öneririm park büyük sorun,
&. Havalar serin olsa da yürüdüğünüz için sıcaklayabiliyorsunuz ince giyinin ama üzerinizde mutlaka mont olsun akşam saatleri hava serin üşüyorsunuz.
&. Belediyenin hizmeti varmış minik araçlarla parkın başlangıcına çıkıp yokuş aşağı inerseniz çok daha rahat gezersiniz.
&. Sarı ve Beyaz Köşk arasında tercihinizi Beyazdan yana kullanın daha ferah manzarası ve masa düzeni var.
&. Servis gayet hızlı ve kibar servis elemanları var.
&. Tuvalet büyük sorun yaklaşık 20 dk. sıra bekliyorsunuz!
&. Çıkışta çiçek satışı yapılıyor maalesef o güzel lalelerden kalmadığı için türevlerine yöneliyorsunuz.
&. Çimler de çıplak yürüyün hatta biraz uzanıp temiz havanın keyfini çıkarın...
Keyifli, huzurlu ve sevdiklerinizle güzel gezmeler :)

Sevgilerimle,